24 Kasım 2015 Salı

Jessica Jones

 Son zamanlarda iyiden iyiye patlamalarına karşın, süper kahraman filmleri aslında her zaman
hayatımızdaydı. Dürüst olayım,  genellikle pek 'süper' değillerdi. İçinde bir adet George Clooney barındıran Batman&Robin olsun, emo saçlı spider-man'dan tut da Elektra Daredevil'e kadar bir sürü süper kahraman filmi bizleri hüsrana uğrattı.

 Sonra ne mi oldu? Batman üçlemesiyle birlikte Nolan olaya müdahele etti. Eleştirmenler üçlemeyi öve öve bitiremedi, Heath Ledger Joker rolüyle oscar falan kazandı. Süper kahraman işleri tekrar sahneye çıktı. Bu sırada Dc comicsin ezeli rakibi Marvel da Iron Man filmlerinin başarısıyla birlikte kendi sinematik evrenini yarattı, olayı ayrı bir boyuta taşıdı. Televizyon dizilerini de kapsayan bu evren Jessica Jones'un da yolunu yapmış oldu.

24 Ocak 2014 Cuma

Felsefe Yazım

Şimdi hiç hoşuma gitmeyen bir şeyi yapacağım. 1-2 ay önce öğretmenimin ''Sen çok kitap okuyorsun kıvırırsın bu işi.'' demesiyle biraz da aile ve arkadaş desteğiyle 18. Felsefe Olimpiyatları'na katıldım. Hala nasıl olduğunu anlayamadığım bir şekilde Türkiye'de 4. olmuşum. Bence yazımın dilinin 3. sınıf düzeyinde olmasıyla dalga geçtikleri için 4. yaptılar beni. Şuan alçakgönüllülük yapmaya çalışmıyorum cidden çünkü ilk 10'daki diğer yazıları da okudum da benimki çok basit kalıyor yanlarında. Hele sonlarda ders mers vermeye falan kalkmışım. :/

 Her neyse hoşuma gitmeyen şey de şu: Yazımı burada paylaşacağım. İlk önce bunu yapmak çok anlamsız geldi fakat sonra masaüstüm dışında da bir yerde bulunsun istedim. Felsefeyle ilgili pek bir bilgim olmadığından, distopyaların ekmeğini yediğim bir yazı oldu ki seçilmemle ilgili bir diğer teorim de bu. İdealar kuramından bahsetmediğim için almış olabilirim puanları.


24 Kasım 2013 Pazar

Orphan Black ve The Americans



Orphan black ve the americans,  dizi yokluğu çektiğim şu günlerde bana ilaç gibi gelen iki dizi. Once upon a time, revenge, vampire diaries gibi çerez niyetine izlediğim diziler artık beni çok sıkmaya başladı. Bu hem artık dizilere eskisi gibi fazla zamanımın  olmamasından hem de bir sonraki sahnede ne olacağını bilmenin verdiği rahatsızlıktan kaynaklı. Bu iki diziyi izlemem kolay oldu çünkü hali hazırda sadece birinci sezonları yayınlandı ve 22 bölüm yerine 10-12 bölümleri var. Bu eskiden olsa beni rahatsız ederdi ama artık bölüm sayısı az olan diziler daha çok hoşuma gitmeye başladı. Bölüm sayıları az olduğundan "filler" bölümlerin de daha az olmasından dolayı sanırım.

26 Temmuz 2013 Cuma

Skins Misfits ve My Mad Fat Diary


  Şu sıralar ingilizlerin ellerinden çıkmış şeylerle fazla bir haşır neşirim.Bu yazıda da bahsedeceğim üzere en son izlediğim üç dizi de ingiliz dizisi.2 gün önce birkaç senelik bir ingiliz filmi olan Fish Tank’i izledim. Londra’da yaşayan  kuzenimin Türkiye’ye kısa süreliğine gelmesiyle ingiliz aksanının canlı olanına da doydum ve şu sıralar sürekli  ama sürekli Arctic Monkeys,Oasis,Ellie Goulding vb. dinliyorum.Bunların hepsi de tesadüfen gelişti.Birkaç ingilizce kelimeyi ingiliz aksanıyla telaffuz ettiğimi farkedince ise çok pis korkmaya başladım.

 Tüm bunlar biraz korkutucu da olsa şikayet ettiğimi söyleyemem.Kabul etmek lazım ki bahsedeceğim üç dizi de birbirinden güzel.Anlayacağınız bir süredir büyük britanya ile alakalı gördüğüm/dinlediğim tek kötü şey var o da sahte bir ingiliz aksanı.

NOT:Bir başka tesadüf ise üç dizinin de e4 isimli kanalda yayınlanması.Seks sahneleri konusundaki cesurluk ve dizilerdeki müzik kullanımın kalitesine bağlı olarak kanala kendimce ingiltere’nin hbo’su  unvanını vermekten mutluluk duydum.

17 Nisan 2013 Çarşamba

Kargaların Ziyafeti



  Buz ve Ateşin Şarkısı serisinin dizisine de kitaplarına da bayılıyorum.George r.r Martin’in yarattığı dünyayı ve bu dünyadaki karakterlerin yaşadıklarını okumayı/izlemeyi çok seven milyonlarca insandan biriyim.Game of thrones dizisini ve kitaplarını bu kadar popüler yapan şey tahmin edilemezliği bana kalırsa.Martin karakterlerine hiç acımıyor ve aptalca kararlar verenler taht oyununu kaybetmek zorunda kalıyor.Her an her karakterin ölebilecek olması okuyucuyu bir nevi diken üstünde tutuyor.Ama karakter gelişimi o kadar iyi ki çok sevdiğiniz bir karakter öldükten sonra  ‘’Bu adam/kadın olmadan bu kitap okunmaz.’’ Deseniz bile aynı ilginçlikte başka biri geliyor ve ölen kişinin yerini dolduruyor.

6 Şubat 2013 Çarşamba

Oda - Emma Donoghue

Heyecanlıyım. İlk defa bir kitap videosu hazırladım, umarım beğenirsiniz! Bu arada videoda kitabın kapağı güzel falan demişim, yok öyle bir şey.Orjinal kapağı gördükten sonra şimdikini çok sıkıcı buldum.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...