26 Temmuz 2013 Cuma

Skins Misfits ve My Mad Fat Diary


  Şu sıralar ingilizlerin ellerinden çıkmış şeylerle fazla bir haşır neşirim.Bu yazıda da bahsedeceğim üzere en son izlediğim üç dizi de ingiliz dizisi.2 gün önce birkaç senelik bir ingiliz filmi olan Fish Tank’i izledim. Londra’da yaşayan  kuzenimin Türkiye’ye kısa süreliğine gelmesiyle ingiliz aksanının canlı olanına da doydum ve şu sıralar sürekli  ama sürekli Arctic Monkeys,Oasis,Ellie Goulding vb. dinliyorum.Bunların hepsi de tesadüfen gelişti.Birkaç ingilizce kelimeyi ingiliz aksanıyla telaffuz ettiğimi farkedince ise çok pis korkmaya başladım.

 Tüm bunlar biraz korkutucu da olsa şikayet ettiğimi söyleyemem.Kabul etmek lazım ki bahsedeceğim üç dizi de birbirinden güzel.Anlayacağınız bir süredir büyük britanya ile alakalı gördüğüm/dinlediğim tek kötü şey var o da sahte bir ingiliz aksanı.

NOT:Bir başka tesadüf ise üç dizinin de e4 isimli kanalda yayınlanması.Seks sahneleri konusundaki cesurluk ve dizilerdeki müzik kullanımın kalitesine bağlı olarak kanala kendimce ingiltere’nin hbo’su  unvanını vermekten mutluluk duydum.


 Skins

Skins'i sevmemin nedeni kesinlikle alışılmış gençlik dizilerinden farklı olması.İngiltere Bristol'daki bir grup gencin yaşadıklarını anlatan skins uyuşturucu, zayıf ebeveyn figürleri,eşcinsellik,gelecek kaygıları gibi gerçek konulara değiniyor.Fakat bunları gösterirken ders verme gibi bir amaç da yok.Sadece gençlerin yaşadıkları anlatılıyor.Skins karakterleri amerikan dizilerinde gördüğümüz gençler gibi çizilmiş değil aksine her biri sorunlu, daha doğrusu insan.Kendileri, aileleri ve arkadaşlarıyla problemleri var.

Skins kadrosu iki sezonda bir değişiyor.Hem de tamamen.Diziye başlamadan önce bu çok ilgimi çekmişti.Evet eski karakterleri özlüyorsunuz ve yeni karakterlere alışmanız zaman alıyor ama karakterlerin üniversite hayatlarını da izlememiz dizinin ruhuna ters olurdu bence.Hem herkes aynı üniversiteye gitmeyeceğinden yarım yamalak hikayeler dizinin akıcılığını bozardı.(bkz:glee)






Skins biz türkiye’deki ergenler arasında da yavaş yavaş popüler olmaya başladı.Hatta skins izleyen klasik bir türk genci mütemadiyen ‘’off hayatlara bak yaaaa :(((‘’ gibi laflar etmekte ve o genç  kesinlikle haklı.Tabii dizinin konusunu sadece ‘’Abi bi dizi buldum ismi skins sürekli içki içip sevişen gençleri anlatıyor hele effy diye bi hatun var çok manyak bir şey.’’ olarak anlatmak ayrı bir çap gerektirir ama ne yapayım böylelerine de kızamıyorum.İnsanın ülkesindeki dawsons creek uyarlaması kavak yelleri, an itibariyle en popüler gençlik dizisi de pis yedili olunca böyle tepkiler normal oluyor.

Misfits


 Bu üç dizi arasında favorim olan Misfits, bitirdikten sonra bir süre boyunca dizi izleyemememe  sebep oldu.Çünkü hangi diziyi izlesem beğenmeyeceğimi çok iyi biliyordum.
 İşledikleri küçük suçlar yüzünden toplum hizmeti cezası alan 5 gencimiz tuhaf bir fırtına sonuçu dokunduğu insanları tahrik etmek, görünmez olmak, zamanda geri gitmek gibi güçler kazanırlar.İşte Misfits’i diğer dizilerden ayıran şey buradan sonra geliyor.Kahramanlarımız başlarını beladan kurtarmak dışında çöp toplayıp graffiti silmeye, kısaca normal yaşamlarına devam ederler.Beklediğiniz gibi süper kahraman olup dünyayı kurtarmaya falan karar vermezler.Çünkü dünyanın en süper karakterlerinden biri olan Nathan’ın da dediği gibi: ‘’Öyle şeyler sadece Amerika’da olur.’’



 Misfits’in şuana kadar 4 sezonu yayınlandı.İlk iki sezonu harikaydı.Üçüncü sezonu çok güzel, dördüncü sezonu ise ne yazık ki Misfits standartlarının altındaydı fakat o bile normal bir dizi sezonunun üstündeydi.Bunun en büyük nedeni ise oyuncular ayrıldığından dolayı 4. Sezona gelindiğinde orjinal ekipten sadece bir karakterin kalması.Kelly’i oynayan Lauren Socha’nın gerçek hayatta da toplum hizmetine çarptırıldığı için 4. Sezonda olmaması biraz komik tabii.

 Misfits ile ilgili atlayamayacağım şey ise müzikleri.Paçalarından orjinallik akan çok komik bir dizi için müzikler pastanın süsü gibi.Müzikler her şeyde olduğu gibi dizilerde de çok önemli ve iyi müzik konusunda  misfits benim gözümde en iyi yapımlardan. Blur,Massive Attack,The Cure,Echo and the Bunnymen,The Black Keys ve daha niceleri.

Belki ben çook sevdiğim  için diziyi abartmış olabilirim ama ne yapayım seviyorum lan işte.Hem komik,hem yaratıcı,hem harika müzikler var.İzleyin bu diziyi.

My Mad Fat Diary

 My mad fat diary bu üç dizi arasında en az güzel bulduğum ama yinede herkese tavsiye ettiğim bir dizi.Aynı zamanda bir kitap uyarlaması.Kitap da zaten yazarın kendi günlüğünden oluşuyormuş.Normalde  dizinin tek sezon olmasını planlamışlar fakat çok sevildiği için seneye yeni bir sezon daha gelecekmiş.Artık dizi yazarlarının ellerinde bir kaynak olmayacağı için 2. Sezon  1. Sezonun kalitesine erişebilir mi bilmem ama şuan bunu düşünmek istemiyorum.

 Dizimiz kendine zarar verdiğinden dolayı birkaç ay akıl hastanesinde kalmış fakat artık çıkmaya hazır (en azından doktorlara göre)  kilo problemi yaşayan kızımız Rachel’ın hastaneden çıktıktan sonraki hayatını anlatıyor.Rachel psikologa gidip aynıı zamanda  yeni arkadaşlar edinirken ve  kaçınılmaz olarak bazı erkeklere abayı yakarken biz de bunları rae’in eğlenceli iç sesiyle beraber izleriz.
Sanırım bu cümleyi skins için de kurdum ama aynısı burda da geçerli: My mad fat diary sıradan bir gençlik dizisi değil.Skins ile kıyasladığımızda içinde daha az seks ve uyuşturucu bulunması kendisini  buna yaklaştırsa da bu onu ucuz bir gençlik dizisi yapmıyor.



 Peki  ben misfits sonrası adam gibi dizi izleyememe sorunumu çözdüğüm  my mad fat diary’i niye bu kadar seviyorum? Cevap vermek kolay, en basitinden başlarsak baş karakter rachel yani rae çok komik bir karakter.Özellikle iç sesini dinlerken çok eğleniyorum.Daha önce kız bir karakterin cinsel isteklerini anlatmasını bir dizide görmemiştim ki bu my mad fat diary için iyi, diğer diziler için pek iyi bir şey değil bence.Aynı zamanda kendisi oasis hayranı.E daha ne olsun seks tironazoru gibi bir söz dizisi kullanıp oasis dinleyen bir karakter sevilmez mi?
Bir e4 dizisinden beklememiz gerektiği gibi  müzikleri de güzel.Komik, türünün diğer örneklerinden daha gerçekçi,hoş aksanlarla bezeli ve içinde bolca iyi müzik bulunan bir gençlik dizisi my mad fat diary.Yerim lan ben böyle gençlik dizisini!



Yazının ana fikrine gelirsek, biliyorum ingilizlerle geçmişte bazı tatsızlıklar yaşamış olabiliriz evet  ama gelin bunları arkada bırakalım :p kate middleton bebeğini doğura dursun, prens harry vegas’ta eğlensin siz de bu dizileri izleyin.Kötü haberi vereyim komedi dizileri 13 bölüm, dram dizileri 10 bölüm sürüyor bu direksiyonun sağda olduğu memlekette.Niye her sezon 22 bölüm değil lan diyerek yetkililere seslenip yazımı da bu üç dizide çalan bazı şarkılarla (ama hangisinin hangisinde çaldığını söylemem :p) bitireyim.






                                    

                                     


                                          
                                        

                                         



                                       

4 yorum:

  1. :))) my mad fat diary'ye başlıyorum o zaman.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. cidden en sevdiğim üç diziyide çok iyi tanımlamışsın . bayıldım. arctic monkeys 505 en sevdiğim. blink182 ı miss you dinle ;)

    YanıtlaSil

Yazabildiğiniz kadar yazınnn

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...