5 Aralık 2011 Pazartesi

Kısaca

Evet kabul, yazının başlığı biraz saçma oldu ama bu yazının diğerlerinden farkı, üç farklı filmden bahsedecek olmam. Her biri hakkında sayfalarca yazmayacağım için de kısaca diye bir başlık attım.Bahsedeceğim filmler sırasıyla How to Train Your Dragon Incredibles ve Love Actually . E hadi o zaman başlayalım :)

29 Kasım 2011 Salı

Ölü Gelin

Uzun zamandır izlemek istediğim bir animasyondu Ölü Gelin. Tim Burton'un yönetmesi, Johnny Depp ve Helena Bonham Carter'ın seslendirmesi ve animasyon oluşu... Sanırım bunlar izlemem için yeterli.
Hiç mi hiç de pişman olmadım izlediğime.Şarkıları ve diyalogları dahiceler !Gelelim konusuna...

11 Kasım 2011 Cuma

On Bir


Daha önce Avustralya’da yaşadığı olaylardan sonra Londra’ya taşınan, adını değiştiren, her şeyden elini ayağını çeken ve Geç Hatlar adında, adından da anlaşılabileceği gibi geç saatlerde Londra’nın uykusuzlarıyla konuşan ve onlara tavsiye veren yerel bir radyo programı sunan Xavier Ireland, bir gün  sokakta bir şeyle karşılaşıyor ve çoğu insanın yapacağı gibi yaparak karışmıyor. Ama sonradan unutacağı bu olay, tam 11 insanın hayatını farklı yönlerden etkileyecek.
   

30 Ekim 2011 Pazar

In Treatment


   BetiPul adlı İsrail dizisinden uyarlama In treatment. Gerçekten çok farklı bir konusu var diğer dizilere göre. Paul adında bir psikoterapistin yaptığı yarım saatlik seanslardan oluşuyor her bölüm. İlk bölümlerde bizim için kapalı kutu olan psikoterapistimiz Paul da haftanın son günü kendi psikoterapistine {aynı zamanda eski akıl hocası olan Gina ’ya (iki oskarlı Dianne Wiest)} gidiyor. Tüm hastaları ve bizim tarafımızdan gizemli ve profesyonel gözüken Paul’u kendi psikoterapistindeyken hastaları hakkında hayıflanmasını, kendi hayatı hakkındaki sorunları anlatmasını görmek çok enteresan oluyor. Artık bir süre sonra hastası bir şey söylediğinde bir kaş hareketinden Paul’un ne düşündüğünü anlayabiliyoruz. Bunu o kadar güzel veriyor ki Paul’u oynayan Gabriel Byrne. Şöyle de bir şey var, gencinden yaşlısına tüm oyuncular harika oynuyorlar. Diyalogların gerçekçiliği mükemmel oyunculuklarla birleşince sanki gerçek bir seansı gizlice çekmişler ve bize gösteriyorlarmış gibi oluyor.

23 Ekim 2011 Pazar

Bay Sommer’in Öyküsü

  Patrick Süskind’in bir başyapıt olan Koku adlı kitabını çok az insan duymamıştır. Benim de bayıldığım ve etkilendiğim (kitabı okuduktan sonra parfüm sıkma oranımın bayağı artmış  olması vb.) bir kitaptı. Süskind gibi yetenekli bir yazarın başka bir kitabı Bay Sommer’in  Öyküsü hakkında hiç araştırma yapmamış olduğum halde kitapçıda görüp arkasını da okuduktan sonra gözüm kapalı satın aldım. Kitabın türü uzun öykü. Jean-Jacques Sempé’nin çizimleri ve büyük yazılarla birlikte 112 sayfa.
  Kitap, büyüyen bir çocuğun gözünden dünyayı ve  dolu yağarken bile yürüyen, kimsenin tam adını bilmediği Bay Sommer’i anlatıyor. Bir çocuğun dünyaya bakışını, insanları değerlendirişini, hayallerini ,kızgınlıklarını…Bunları çok güzel ve tam da bir çocuğun gözünden anlatıyor Süskind. Çocukluk yıllarımı geçireli uzun zaman olmadığından, birçok şeye benim de benzer tepkiler verdiğimi hatırladığım için kitabı okurken çoğu yerde yüzümde aptal bir sırıtma oluştu. Sonuç olarak Bay Sommer’in Öyküsü , ara sıra Sempé’nin çizimlerine dalabileceğiniz, trajikomik, alırsanız pişman olmayacağınız bir uzun öykü.


11 Eylül 2011 Pazar

Bir Gün (One Day)

  Tarih 15 Temmuz 1988. Çok zeki, güzel ama güzelliğini saklayan, çift anadal yapmış Emma ve yakışıklı, geleceğini çok düşünmeyen,zengin denilebilecek bir ailenin oğlu Dexter mezuniyet gecelerini beraber geçirirler.Bu geceden sonra yakın arkadaş olurlar ve bizde 20 sene boyunca onların her 15 Temmuz'larını okuruz.Bazen beraber olurlar, bazen mektuplaşırlar, bazen  hiç görüşmezler.Ama biz her 15 Temmuz'da yanlarında olup gelecek kaygılarına, sevinçlerine,ilişkilerine,suçluluklarına tanık oluruz.

9 Eylül 2011 Cuma

Karmakarışık

                                                                            

  Bilenler bilir, film bilgim çok geniş değildir. Film izlemeyi çok severim ama izlemediğim için yuh diyebileceğiniz onlarca film vardır.Arada birkaç film izlememe rağmen en son yaptığım film eleştirisinin (TIK) de bir animasyon olduğunu düşünürsek, animasyon sevdiğimi söyleyebiliriz sanırım.Karmakarışık da çok hoş bir animasyon.
Güzel, sihirli ve uzun (gerçekten çok uzun) saçlarını kesebilecek kötü adamlar var diye 18 yıldır bir kuleden çıkmayan Rapunzel adlı bir kızımız vardır.Bir gün  Rapunzel,yanlışıkla kuleye gelen  Flynn Rider adlı bir hırsızı esir olarak alır, çaldığı tacı saklar ve bir anlaşma yapar.
Eğer kızımızı güvenli bir şekilde yarınki doğum gününde yanacak fenerleri izletmeye götürürse, ona çaldığı tacı geri verecektir

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...