Evet kabul, yazının başlığı biraz saçma oldu ama bu yazının diğerlerinden farkı, üç farklı filmden bahsedecek olmam. Her biri hakkında sayfalarca yazmayacağım için de kısaca diye bir başlık attım.Bahsedeceğim filmler sırasıyla How to Train Your Dragon Incredibles ve Love Actually . E hadi o zaman başlayalım :)
5 Aralık 2011 Pazartesi
29 Kasım 2011 Salı
Ölü Gelin
Uzun zamandır izlemek istediğim bir animasyondu Ölü Gelin. Tim Burton'un yönetmesi, Johnny Depp ve Helena Bonham Carter'ın seslendirmesi ve animasyon oluşu... Sanırım bunlar izlemem için yeterli.
Hiç mi hiç de pişman olmadım izlediğime.Şarkıları ve diyalogları dahiceler !Gelelim konusuna...
Hiç mi hiç de pişman olmadım izlediğime.Şarkıları ve diyalogları dahiceler !Gelelim konusuna...
11 Kasım 2011 Cuma
On Bir

30 Ekim 2011 Pazar
In Treatment
BetiPul adlı İsrail dizisinden uyarlama In treatment. Gerçekten çok farklı bir konusu var diğer dizilere göre. Paul adında bir psikoterapistin yaptığı yarım saatlik seanslardan oluşuyor her bölüm. İlk bölümlerde bizim için kapalı kutu olan psikoterapistimiz Paul da haftanın son günü kendi psikoterapistine {aynı zamanda eski akıl hocası olan Gina ’ya (iki oskarlı Dianne Wiest)} gidiyor. Tüm hastaları ve bizim tarafımızdan gizemli ve profesyonel gözüken Paul’u kendi psikoterapistindeyken hastaları hakkında hayıflanmasını, kendi hayatı hakkındaki sorunları anlatmasını görmek çok enteresan oluyor. Artık bir süre sonra hastası bir şey söylediğinde bir kaş hareketinden Paul’un ne düşündüğünü anlayabiliyoruz. Bunu o kadar güzel veriyor ki Paul’u oynayan Gabriel Byrne. Şöyle de bir şey var, gencinden yaşlısına tüm oyuncular harika oynuyorlar. Diyalogların gerçekçiliği mükemmel oyunculuklarla birleşince sanki gerçek bir seansı gizlice çekmişler ve bize gösteriyorlarmış gibi oluyor.
23 Ekim 2011 Pazar
Bay Sommer’in Öyküsü
Patrick Süskind’in bir başyapıt olan Koku adlı kitabını çok az insan duymamıştır. Benim de bayıldığım ve etkilendiğim (kitabı okuduktan sonra parfüm sıkma oranımın bayağı artmış olması vb.) bir kitaptı. Süskind gibi yetenekli bir yazarın başka bir kitabı Bay Sommer’in Öyküsü hakkında hiç araştırma yapmamış olduğum halde kitapçıda görüp arkasını da okuduktan sonra gözüm kapalı satın aldım. Kitabın türü uzun öykü. Jean-Jacques Sempé’nin çizimleri ve büyük yazılarla birlikte 112 sayfa.
Kitap, büyüyen bir çocuğun gözünden dünyayı ve dolu yağarken bile yürüyen, kimsenin tam adını bilmediği Bay Sommer’i anlatıyor. Bir çocuğun dünyaya bakışını, insanları değerlendirişini, hayallerini ,kızgınlıklarını…Bunları çok güzel ve tam da bir çocuğun gözünden anlatıyor Süskind. Çocukluk yıllarımı geçireli uzun zaman olmadığından, birçok şeye benim de benzer tepkiler verdiğimi hatırladığım için kitabı okurken çoğu yerde yüzümde aptal bir sırıtma oluştu. Sonuç olarak Bay Sommer’in Öyküsü , ara sıra Sempé’nin çizimlerine dalabileceğiniz, trajikomik, alırsanız pişman olmayacağınız bir uzun öykü.
11 Eylül 2011 Pazar
Bir Gün (One Day)

9 Eylül 2011 Cuma
Karmakarışık
Bilenler bilir, film bilgim çok geniş değildir. Film izlemeyi çok severim ama izlemediğim için yuh diyebileceğiniz onlarca film vardır.Arada birkaç film izlememe rağmen en son yaptığım film eleştirisinin (TIK) de bir animasyon olduğunu düşünürsek, animasyon sevdiğimi söyleyebiliriz sanırım.Karmakarışık da çok hoş bir animasyon.
Güzel, sihirli ve uzun (gerçekten çok uzun) saçlarını kesebilecek kötü adamlar var diye 18 yıldır bir kuleden çıkmayan Rapunzel adlı bir kızımız vardır.Bir gün Rapunzel,yanlışıkla kuleye gelen Flynn Rider adlı bir hırsızı esir olarak alır, çaldığı tacı saklar ve bir anlaşma yapar.
Eğer kızımızı güvenli bir şekilde yarınki doğum gününde yanacak fenerleri izletmeye götürürse, ona çaldığı tacı geri verecektir
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)