Şaka maka yeni yıla giriyoruz.2011 garip bir yıldı. Doğup büyüdüğüm yerden Ankaraya gitmem gerekiyordu.Bu yüzden 2011 benim hayatımda Hicret oldu...
Evet bu 2011 konularına girersek çıkamayız o yüzden ben direk yazının konusuna geleyim :)
Başlıkta belirttiğim gibi 2012 yılında istediğim şeyleri yazacağım.Evet boş işler müdürüyüm, ama çok eğlenceli olur diye düşündüm. :) Evet başlıyoruuum.
28 Aralık 2011 Çarşamba
17 Aralık 2011 Cumartesi
Yanılsamalar Kitabı
Karısını ve iki küçük çocuğunu uçak kazasında kaybeden bir adam.David Zimmer. Bu talihsiz olaydan sonra yaşayan bir ölüye dönüşmüştür David.Bir gece televizyon izlerken sessiz film dönemi komedi oyuncularından/yönetmenlerinden Hector Mann'in de bulunduğu bir belgesele rastlar.Hector'un bir filmini izlerken kendi kıkırdaması hayatınıı değiştirir.İçinde yaşama umudu görür. Hector'un 60 yıl önce ortadan kaybolduğunu ve bir daha kendisinden haber alınamadığını öğrendikten sonra onu ve filmlerini araştırmaya başlar David. Bir süre sonra da kendini onun hakkında bir kitap yazarken bulur.Yaşamak için Hector'a ve filmlerine tutunur David.Kitabı bitirdikten sonra bir mektup alır.Mektubu Hector'un karısı olduğunu iddia eden biri yazmıştır ! Hector ölmemiştir, çok hastadır ve bir sürü film çekmiştir yaşamı boyunca.Vasiyetinde öldükten sonra 24 saat içinde filmlerinin yakılacağı yazmaktadır.Mektuptan etkilenmemek mümkün değildir. Ama David etkilense de kendini kaptırmaz, kanıt ister. Bir gün Alma isimli bir kadın kapısına dayanır. Olmazsa silah zoruyla götürecektir David'i.Tüm bu olaylar sonucunda harika bir hikaye başlar...
5 Aralık 2011 Pazartesi
Kısaca
Evet kabul, yazının başlığı biraz saçma oldu ama bu yazının diğerlerinden farkı, üç farklı filmden bahsedecek olmam. Her biri hakkında sayfalarca yazmayacağım için de kısaca diye bir başlık attım.Bahsedeceğim filmler sırasıyla How to Train Your Dragon Incredibles ve Love Actually . E hadi o zaman başlayalım :)
29 Kasım 2011 Salı
Ölü Gelin
Uzun zamandır izlemek istediğim bir animasyondu Ölü Gelin. Tim Burton'un yönetmesi, Johnny Depp ve Helena Bonham Carter'ın seslendirmesi ve animasyon oluşu... Sanırım bunlar izlemem için yeterli.
Hiç mi hiç de pişman olmadım izlediğime.Şarkıları ve diyalogları dahiceler !Gelelim konusuna...
Hiç mi hiç de pişman olmadım izlediğime.Şarkıları ve diyalogları dahiceler !Gelelim konusuna...
11 Kasım 2011 Cuma
On Bir

30 Ekim 2011 Pazar
In Treatment
BetiPul adlı İsrail dizisinden uyarlama In treatment. Gerçekten çok farklı bir konusu var diğer dizilere göre. Paul adında bir psikoterapistin yaptığı yarım saatlik seanslardan oluşuyor her bölüm. İlk bölümlerde bizim için kapalı kutu olan psikoterapistimiz Paul da haftanın son günü kendi psikoterapistine {aynı zamanda eski akıl hocası olan Gina ’ya (iki oskarlı Dianne Wiest)} gidiyor. Tüm hastaları ve bizim tarafımızdan gizemli ve profesyonel gözüken Paul’u kendi psikoterapistindeyken hastaları hakkında hayıflanmasını, kendi hayatı hakkındaki sorunları anlatmasını görmek çok enteresan oluyor. Artık bir süre sonra hastası bir şey söylediğinde bir kaş hareketinden Paul’un ne düşündüğünü anlayabiliyoruz. Bunu o kadar güzel veriyor ki Paul’u oynayan Gabriel Byrne. Şöyle de bir şey var, gencinden yaşlısına tüm oyuncular harika oynuyorlar. Diyalogların gerçekçiliği mükemmel oyunculuklarla birleşince sanki gerçek bir seansı gizlice çekmişler ve bize gösteriyorlarmış gibi oluyor.
23 Ekim 2011 Pazar
Bay Sommer’in Öyküsü
Patrick Süskind’in bir başyapıt olan Koku adlı kitabını çok az insan duymamıştır. Benim de bayıldığım ve etkilendiğim (kitabı okuduktan sonra parfüm sıkma oranımın bayağı artmış olması vb.) bir kitaptı. Süskind gibi yetenekli bir yazarın başka bir kitabı Bay Sommer’in Öyküsü hakkında hiç araştırma yapmamış olduğum halde kitapçıda görüp arkasını da okuduktan sonra gözüm kapalı satın aldım. Kitabın türü uzun öykü. Jean-Jacques Sempé’nin çizimleri ve büyük yazılarla birlikte 112 sayfa.
Kitap, büyüyen bir çocuğun gözünden dünyayı ve dolu yağarken bile yürüyen, kimsenin tam adını bilmediği Bay Sommer’i anlatıyor. Bir çocuğun dünyaya bakışını, insanları değerlendirişini, hayallerini ,kızgınlıklarını…Bunları çok güzel ve tam da bir çocuğun gözünden anlatıyor Süskind. Çocukluk yıllarımı geçireli uzun zaman olmadığından, birçok şeye benim de benzer tepkiler verdiğimi hatırladığım için kitabı okurken çoğu yerde yüzümde aptal bir sırıtma oluştu. Sonuç olarak Bay Sommer’in Öyküsü , ara sıra Sempé’nin çizimlerine dalabileceğiniz, trajikomik, alırsanız pişman olmayacağınız bir uzun öykü.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)