25 Mart 2012 Pazar

The Hunger Games

2010'un sonlarında, sınav stresi gitgide yaklaşırken, yazılılar ve deneme sınavları peş peşe gelirken her biri 380-400 küsür sayfa olan romanlarının her birini iki günde bitirdiğim bir seriydi Açlık Oyunları.Okuyacak bir şeyim olmadığı zaman bile üçlemeden herhangi bir kitabı açıp sıkılmadan okuduğum oldu.İşte bu söylediklerimden dolayı film haberini duyduğum andan beri bu filmi bekliyordum ve sonunda çıktı.Kötü olduğunu düşündüğüm ya da daha iyi olabileceğini düşündüğüm yerler de vardı bu filmde ama hatalarıyla da beraber büyük resme baktığımda şunu söyleyebilirim: Filmi beğendim.

'İzlemediğim film yoktur !' ya da 'Ben hep kuul filmler izlerim!' ya da 'Benim beğendiğim filmler güzeldir, kötü diyen filmden anlamıyordur.'  diyenlerden değilim.Bilmediğim ve izlemediğim onlarca ünlü ve birçok kişi tarafından başyapıt olarak değerlendirilen onlarca film vardır.Tüm bu gereksiz şeyleri neden söyledim ? Romanı beğenip filmden nefret edecek kişilerin olacağını düşünüyorum.Burası da benim blogum olduğuna göre belirli çerçeveler altında filmi inceleyecek ve çoğunlukla kendi görüşlerimi söyleyeceğim. 
Giriş kısmı tahminimden uzun sürdü bile, ben hemen bilmeyenler için konusunu anlatayım:
Uzak bir gelecekte, başkenti Capitol olan Panem şehrinde Capitol'ün sömürgelerine bağlı 13 mıntıka vardır.13. Mıntıka isyan ettikten ve Capitol 13. mıntıkayı yok ettikren sonra, Capitol, mıntıkaların ne kadar güçsüz olduklarını kendilerine hatırlatmak için bir uygulama başlatır: Açlık Oyunları. Bu uygulamaya göre her yıl her mıntıkadan 12-18 yaş arası bir kız bir de oğlan çocuğu seçilir.Bu çocuklar Capitol'e götürülürler ve Capitol'ün yönettiği arenada aç, susuz bir şekilde kalırlar ve tek bir kişi kalana kadar savaşırlar.Çekilen kurada n 12 yaşındaki kız kardeşi çıkan Katniss kız kardeşi Prim'in yerine gönüllü olur ve Açlık Oyunlarına katılır.

Evet   konu olarak Survivor ve Battle Royale çakması gibi gözükse bile bir yerden sonra Açlık Oyunları bu hissi üzerinizden atıyor ve özgün bir şeylere dönüşüyor.



Filmle ilgili hoşuma giden şeylerden birisi  yapımcıların ve yönetmenin  Harry Potter'ın yapımcıları gibi ''Hayranlar her şekilde gelir izlerler, koyalım görsel efekti millet etkilensin ! Diyalogların boşluğunu siktir et ! Sanki 30 yaşında herifler izleyecek,  ergen şeysi lan bu !.'' Gibi düşünmüş olmamaları -en azından bazı konularda-. Sonuçta ortada birbirlerini öldürecek 24 tane çocuk, ve bunu hevesle bekleyen binlerce insan var.Özellikle ilk yarısında Capitol'ün ucuzluğu çok güzel anlatılmış.Ama aynı hassasiyeti en önemli yerde, arenada da beklerdim ben.Biraz daha şiddetli olabilirdi. Bunları kafayı yemiş bir sadist olduğumdan söylemiyorum.Ortadaki gerçeği daha iyi yansıtıp biz izleyenleri daha çok gerebilir, ortaya bir vahşet çıkartıp bizim kanımızı dondurabilirlerdi. Tekrar ediyorum, sadist değilim.



Oyuncu seçimlerine ve kitapta olup, filmde olmayan ama olması gereken detaylarına gireyim biraz.
Jennifer Lawrence iyi bir seçim olmuş. Kendisine iyice aşık olmaya başladım. Sabahtan beri IMDb profiline giriyorum.Hem güzelliğiyle hem oyunculuğu ile zaten ünlüydü ama bu filmden sonra iyice patlayacak diye düşünüyorum. Patlasın zaten. Her saniye daha çok seviyorum ben bu kızı :P Film en çok ona yaradı.


Filmden önce en büyük hayal kırıklığımı Peeta ile yaşamıştım.Filmdeki Peeta hayal ettiğim Peeta'nın yanından bile geçmiyordu. Fotoğrafına ilk baktığım an düşündüğüm şey :''Bu bebenin suratından piçlik akıyor lan.'' olmuştu  -ki ben Peeta'yı yüzünden iyilik akan biri olarak düşünmüştüm.- Filmde birazcık daha ısındım kendisine ama hala Peeta olarak iyi bir seçim olduğunu düşünmüyorum.


American Beauty'deki rolünden sonra ne yapsa laf etmeyeceğim Wes Bentley ise bu garip sakalla bile karizmatik olduğuna göre  bir süre daha laf  etmeyeceğim sanırım.

 Bu paragrafı kitabı okumayanlar okumasın çünkü kitapta olup filmde olmayan şeylerle ilgili konuşacağım biraz:

Prim'in baştaki rüyası kitapta yoktu ama beğendim.Alaycı kuşu Katniss'e başkanın kızı veriyordu burada Prim veriyor ama zaten uzun filmdi birde oralara girmemeleri hoş olmuş.
Katniss Rue'yu kitapta Prim'e benzetiyordu ama Rue siyah ! Rue ve Katniss'in ilişkilerinde her şeyi Rue yapmış gibiydi. Ama Katniss de Rue'ya çok yardımcı oluyordu.Filmde avoxlar yoktu. Muttaları normal birer hayvan gibi gösteriyorlardı.Ama muttalar normal hayvanlar değillerdi.Bunlar hafif kıl olduğum detaylardı.
Ama en sinir olduğum şey ise kesinlikle sonu oldu ! Katniss'in Peeta ile olan ilişkisinin büyük kısmı arenada sahteydi.Katniss sponsorlardan bir şeyler almak için onların dillerinden konuşuyordu.Sonunda bunu öğrenen Peeta ise Katniss'e kızıyordu. Filmde bunları hiç göstermediler ve buna çok sinirlendim. Filmi beğendim ama bu olmaması gereken bir hataydı.

 Evet buradan sonrası artık güvenli. Yazacak bir şey de kalmadı zaten ben de son sözleri yazayım o zaman:
Ben kitapları okuduğum için izlerken ne olacağını biliyordum ve konuya hakimdim. Bu yüzden  eğer kitabı okumadıysanız filmi beğeneceğinizi  ya da tam olarak anlayacağınızı garanti edemem.Kitapları okumuşsanız ve beklentileriniz de çok yüksek değilse, bence bu filmi beğenme olasılığınız yüksek.Ben beğendim, ve ikinci filmi sabırsızlıkla bekliyorum !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazabildiğiniz kadar yazınnn

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...