27 Ağustos 2012 Pazartesi

Six Feet Under



 American Beauty filmini  yapan ve şu sıralar popüler olan True Blood’ın da yaratıcısı Alan Ball’ın bir diğer dizisi Six Feet Under. Six Feet Under’ın ben de ayrı bir yeri olduğu su götürmeyen bir gerçek.Anlattıkları  ve anlatmak istedikleriyle beni çok etkiledi. Diziyi bitirmeme rağmen etkilemeye  de devam ediyor.

İlk bakışta  Six Feet Under , baba, anne, 2 erkek ve 1 kız çocuktan oluşan, cenaze evi işleten  Fisher ailesini anlatıyor. Ama yer yer mizaha ne kadar yaklaşsa bile aslında ölümle ve insanla ilgili bir dizi. Her bölümün başında  40 günlük bebekten 80 yaşındaki adama kadar birileri çeşitli şekillerde ölüyor. Hala anlamadıysanız ölümün gerçekçi olduğunu ve herkes için geleceğini anlatıyor. Fakat herkesi ayakta tutan şey de şu: Önce yaşamalıyız.



  5 sezon boyunca karakterlerin suçluluklarını, itiraflarını, inançlarını görüyor ve onların gelişimlerine tanık oluyoruz. .Hiçbir karakteri fan boyutunda sevemiyorsunuz. Hepsi de yer yer aptalca yani insanca şeyler yapıyorlar.Tıpkı bizler gibi. İşte bu yüzden izlediğim en gerçekçi karakterler In Treatment (bilmeyenler şu yazıya) ile birlikte Six Feet Under’da.(Öyle ki karakter demeye dilim varmıyor.)Tabi bunda  dizide bolca küfür ve çıplaklık olmasının ve sansüre uğramamasının da etkisi var. Çünkü bunlar zaten insana benzeyen karakterlerimizi biraz daha gerçeğe yakınlaştırıyor.Böyle olunca halihazırdaki uyduruk Amerikan dizilerindeki birçok karakter  çok daha yapmacık gözükmeye başlıyor.




 Biraz da bazı karakterlerden ve oyunculuklardan konuşmak lazım.Benim favorilerim evimizin asi ve sanatçı kızı Claire ile işkolik eşcinselimiz David oldu.(Karakterlerin gerçekçi olduklarını söyleyip onları iki kelimeyle sınırlandırarak ne kadar sığ gözüktüğümün farkındayım.) Oyunculuklara gelirsek, herkes iyi ama Dexter’da seri katil Dexter’ın kendisini oynayan ve şimdiki kadar ünlü olmayan Michael C. Hall, David olarak harikalar yaratıyor.Eşcinsel olmadığını bilmesem kendisini eşcinsel sanacağım.Anne yani Ruth Fisher rolündeki Frances Conroy ise tıpkı  Michael C. Hall gibi mükemmel bir oyunculuk sergiliyor.
















Bu bölümü diziyi bitirmediyseniz lütfen okumayın. Son bölümler hakkında, hatta son bölüm hakkında bilgiler verecek, biraz konuşacağım.Evet o yüzden Dikkat

Final bölümü, özellikle son 10 dakika çok konuşuldu.İzleyenlerin çoğunu ağlattı.Gerçek hayatta değil de anca kitaplarda dizilerde ağlayan ben de ağladım.Hem de uzun yıllardır ağlamadığım kadar.Hala da düşününce bir garip hissediyorum.Fakat final bölümü sırf o 10 dakika ile değil, genel olarak çok iyiydi.

Dizi finalleri insanları biraz daha zor tatmin eder.Akıllarda hep cevaplanmayan soru  kalır. Fakat bu final bölümünde aklımda hiç soru kalmadı.Claire annesinin sözünü dinleyip hayatını yaşadıktan sonra Ted’e varmış.Buna çok mutlu oldum.Evet Ted savaş yanlısı bir adam ama Claire’in çıktığı en iyi erkekti.Evinden ve astığı fotoğraflardan anladığımız kadarıyla kendisi işinde de başarılı olmuş.

Keith’in ölümü, diğerlerine göre biraz daha erken ve daha trajikti. Ama  kendisi mutlu gözüküyordu.David ölmeden önce hayatının aşkı Keith’in gençliğini gördü, onu unutamamış tabi.Brenda sonradan evlenmiş ama ölmeden önce yanında Bill varmış ki buna şaşmamak gerek. :)

Final bölümünden önce ölen Nate, en az sevdiğim karakterdi.Ölüm döşeğindeyken Brenda’dan ayrıldı fakat bana sorarsanız Maggie ile de mutlu olamazdı.Nate her zaman arayış içinde olan bir adamdı.Her ne kadar ilk başta onu Brenda’ya çeken şey olsa da Brenda’nın  vahşiliğinden bıkmıştı.Artık sessiz, sakin, daha ruhani Maggie ile mutlu olabileceğini düşünüyordu.Ama Nate büyük ihtimalle Maggie’den de sıkılacaktı.Fakat tıpkı Maggie’nin Ruth’a dediği gibi ölmeden önce mutluydu.Eğer yaşamaya devam etseydi mutlu olması çok zor olacaktı. O yüzden Nate için bir tür ‘’mutlu son’’ oldu.

 Peki Maggie’ye ne oldu ? Kendisini son gördüğümüzde doktora giriyordu.Büyük ihtimalle kendisi hamile kaldı. Peki çocuğu doğurur muydu ? Bence doğururdu.Çünkü Maggie daha önce çocuğunu kaybetmiş bir kadın.Bunu ikinci şans olarak görmesi muhtemel. Tabi ‘’olmaması gereken bir ilişkinin getirdiği çocuğu doğuramam, hem zaten hazır değilim.’’   De diyebilirdi ama bana ilki daha yakın geliyor.Aksi halde neden onu son gördüğümüz yer hastane olsun ?

Yaşlandırmalar falan pek iyi değildi tabi ama o sırada ağlıyor olduğumdan bunu pek dert etmedim.

Evet bundan sonrası güvenli , rahatça okuyabilirsiniz.

Çoğu şeyi gibi müzikleri de çok güzel Six Feet Under’ın. Dizi için yapılmış jenerik müziğinin dışında death cab for cutie, sia, radiohead,coldplay ve benim bilmediğim niceleri var.







































Uzun lafın kısası, bir başyapıt olan Six Feet Under’ı izleyin, izlettirin.Bu zamana kadar öğrenememişseniz size ölümü öğretir ve ölüm fikrine biraz daha az korkuyla bakarsınız. Bu yüzdendir ki Six Feet Under’a asla normal bir dizi gözüyle bakamayacağım.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yazabildiğiniz kadar yazınnn

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...