BetiPul adlı İsrail dizisinden uyarlama In treatment. Gerçekten çok farklı bir konusu var diğer dizilere göre. Paul adında bir psikoterapistin yaptığı yarım saatlik seanslardan oluşuyor her bölüm. İlk bölümlerde bizim için kapalı kutu olan psikoterapistimiz Paul da haftanın son günü kendi psikoterapistine {aynı zamanda eski akıl hocası olan Gina ’ya (iki oskarlı Dianne Wiest)} gidiyor. Tüm hastaları ve bizim tarafımızdan gizemli ve profesyonel gözüken Paul’u kendi psikoterapistindeyken hastaları hakkında hayıflanmasını, kendi hayatı hakkındaki sorunları anlatmasını görmek çok enteresan oluyor. Artık bir süre sonra hastası bir şey söylediğinde bir kaş hareketinden Paul’un ne düşündüğünü anlayabiliyoruz. Bunu o kadar güzel veriyor ki Paul’u oynayan Gabriel Byrne. Şöyle de bir şey var, gencinden yaşlısına tüm oyuncular harika oynuyorlar. Diyalogların gerçekçiliği mükemmel oyunculuklarla birleşince sanki gerçek bir seansı gizlice çekmişler ve bize gösteriyorlarmış gibi oluyor.
Tek mekanda geçen 30 dakikalık bir seans izleme fikri birçok kişi için kulağa sıkıcı geliyor olabilir. Ama benim aksime psikiyatr türü mesleklere pek ilgili değilseniz bile In treatment’in sizi bağlayacağını düşünüyorum. Çünkü ister istemez kendinizi Paul’un yerine koyuyorsunuz ve nasıl Agatha Christie okurken katili bulmaya çalışıyor ya da Veronica Mars ‘ı izlerken sizde davayı çözmeye çalışıyorsunuz, hasta geldiğinde onun ne tür bir problemi olduğunu anlamaya çalışıyor yaptığınız tespitlerin Paul’unkilerle uyuşup uyuşmadığına bakıyorsunuz. Hastaların değişimleri hızlı olmuyor. Yavaş yavaş adım adım ilerliyorlar, tıpkı gerçek yaşamdaki gibi. Ve onlarla beraber geriye dönüp baktığımızda onların ne kadar değiştiklerini görüyoruz. Bu değişimi görmek için bekliyoruz ama sonunda değiyor.
Hepsini ayrı ayrı sevdiğim hastalardan bahsedeyim biraz da. İlk sezonda hem duygusal hem erotik anlatımlarıyla Paul’u zor duruma düşünen güzeller güzeli Laura( Melissa George) Asker olan ve Irak’ta bir medreseyi bombalayarak onlarca çocuğun ölümüne sebep olan Alex (Blair Underwood) 16 yaşında, intihara eğilimli kızımız Sophie ( Mia Wasikowska )ve evliliklerinde sorunlar yaşayan çiftimiz Amy ( Embeth Davidtz ) ve Jake ( Josh Charles) gibi her birini sevdiğim hastalar var.
2. sezonda da 40’ını geçmiş kariyer yapmış ama çocuk ve koca isteyen Mia (Hope Davis), kanser olan üniversite öğrencisi April (Alison Pill ) anne ve babası boşanacak olan şişko çocuğumuz Oliver (Aaron Grady Shaw) büyük bir şirketin CEO’su, ilk başta uyku problemi ile gelen ama ta 6 yaşından beri başına neler neler gelen işkolik Walter ( John Mahoney) gibi tıpkı ilk sezondaki gibi her birini sevdiğim hastalar var.
Orijinal konusu, iyi yazılmış diyalogları ve çok iyi oyunculuklarıyla izlenmesi farz olan bir dizi In Treatment. Diziye başladığınız zaman sizi sarıyor ve ne kadar Paul’a kızsalar da her hafta aynı şekilde gelen hastalar gibi sizde bir bölüm bittiğinde yeniden In treatment’i izlemek istiyorsunuz. İlk sezonu kırk küsür, ikinci sezonu otuz küsür bölümden oluşan bir diziye göre çok hızlı bitireceğinizden eminim. Şimdi üçüncü sezonu tarafımdan izlenilmeyi bekliyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yazabildiğiniz kadar yazınnn